Bütün Evren Semah Döner
Her sene on binlerce insan toplanır Hacıbektaş’a. Her sene üç gün semahlar dönülür, demler çekilir, dilekler dilenir. Her sene üç gün boyunca, bildik bir taşra kasabası �başka� bir yerdir artık. Toprak başka bir dünyayı hatırlar. Ceylanla aslanın bir arada durduğu, avlanan geyiklerin derviş suretinde canlandığı, kesilen ağaçlara ağıt yakılan bir dünyayı. �Sihirli� bir dünya büyür.Hacı Bektaş Veli, güvercin donunda (kılığında) gelip yerleşir Sulucakarahöyük’e (Hacıbektaş kasabasının eski adı). Hayatı mitlerle örülüdür. Belki hocası Ahmet Yesevi’nin fırlattığı dut dalının peşine düşmüştür, belki de Anadolu’ya gelmeden önce hacı olmuştur; ama biliyoruz ki Babai isyanına katılmıştır. Babai isyanı, adını isyanın önderleri konumundaki Baba İlyas ve Baba İshak’tan alır. Bir Haydari dervişi olan Hacı Bektaş Veli, Baba İlyas’ın öğrencisi olmuştur.(1) Babai isyanı �bin bir süreğin� isyanıdır. Çeşitli �yollara� dahil dervişler; kalenderiler, haydariler, abdallar; kırlarda göçer Türkmenler, Müslüman, Hıristiyan köylüleri, şehirlerde ahiler, rintler; kadınlar, erkekler ve çocuklar devletin �saldırgan evrenine�(2) karşı yürür, kendi sihirli evrenlerini savunur. Bu, güvercin donuna giren, kayaları yürüten Hacı Bektaş Veli’nin dahil olduğu evrendir. İktidarın, kendi dilini dayatmanın olanaklarından yoksun olduğu bir zamanda, kendisini kurabilmiştir. Sultan kendi varlığını, fetihlerini devlet çıkarına uygun bir İslam’la açıklarken, bu yönde bir evren kurarken, ondan �çok uzakta�, animizm, şamanizm, Hint mistisizmi, heterodoks zerdüşt inançları gibi bir çok inançtan beslenen melez ve hiyerarşik olmayan başka bir evren vardır.
Kendisinin Allah tarafından hükmetmek için seçildiğini söyleyen sultanın, heterodoks İslam’la uzlaşması imkansızdır. Heterodoks tarikatlar, varlığın birliği anlamına gelen �vahdet-i mevcud� anlayışına sahiptirler. Bu anlayış bütün varlıkların �bir’liğinin anlatımıdır. Hiçbir ayrım yapmadan insanlar, doğa, hayvanlar, başı sonu olmayan bütün varoluş, Allah’tır.
Sufiler� yürürken bile yere hızlı basmazlar; yer ayaklar altına döşenmiştir, herkesi başının üstüne taşımaktadır. Herkese hizmet etmektedir. Bu yüzden onlar da bastıkları yeri incitmekten çekinirler. Su içecekleri vakit bardağı hafifçe öperler�
Hatta mendil gibi öpülmeyecek şeyleri alırlarken bile, onu öper gibi yapıp parmak uçlarını öperler. Bütün bunlar tarikat edebleridir ve her şeyi canlı kabul ettiklerindendir.(3)
Vahdet-i mevcud anlayışı, yalnızca insanlar arasında değil, insanlarla �doğa� arasında da hiyerarşik bir ilişki geliştirilmesinin önüne geçer. Ne aşağı ne yukarı vardır. Her varlık birdir, candır.
Tahtacılar gün doğmadan ormana varırlar. Güneşin ilk ışıklarıyla kesilecek ağaca öne niyaz ederler, af dilerler ve kesimine başlarlar. Daha sonra kestikleri ağaca tekrar niyaz ve takdis ederler. Yaşlı kadınlar kesmek zorunda kaldıkları ağaçlar için ağıt yakmaya başlarlar. Ağacı boylu poslu, güçlü kuvvetli, dürüst yiğit ve erdemli, meziyetli bir insana benzeterek ağlarlar.(4)
Vahdet-i mevcud, birliğin olduğu kadar çeşitliliğin de anlatımıdır. Dervişler, bir çok kültürden etkilenip giderek melezleşirken, bu kültürlerin kendilerini koruyarak bir arada durmasını sağlayan bir zeminin oluşmasında büyük pay sahibi olmuştur. Sulucakarahöyük civarındaki Hıristiyanlar, Hacı Bektaş Veli’yi sahiplenmiş, onu daha önce aynı bölgede yaşayan St. Haralambos’la özdeşleştirmiştir.(5) Anadolu’da Paulusyencilik, Balkanlarda Bogomillik gibi heterodoks akımların etkisinde olan Hıristiyan köylüler, Babai ve Şeyh Bedrettin ayaklanmalarında yer almışlardır. Resmi tarihin, savaşçı olarak gördüğü dervişler, tahtadan kılıçlar taşır. Orduların gerçek kılıçları kesip biçerken, dervişler �gönülleri fethetmekten� bahsederler. Ama dervişlerin tahta kılıçları, kimileri için gerçek kılıçlardan daha korkutucudur. 13. yüzyılda yaşayan İbnü’l Hatib’e göre, heterodoks dervişler �aşağılık bir topluluk�, �küstah, utanma bilmez yaratıklardır�.(6) Yine bir Arap halk şiiri, 13. yüzyıl dervişlerinden Barak Baba’yı ve yoldaşlarını şöyle anlatır:
Rum ülkesinden Arap olmayan bir taife geldi çattı, öylesine kılıkları var ki akıllar şaşırır kalır. Öküzler gibi boynuzları var; şeytan bile görünce korkar, bağırıp kaçar.
Bir büyük harici kavim geldi ki her birinin upuzun bıyıkları var, sakallar tıraş edilmiş ; şekillerini değiştirmişler, hayvanlar gibi yalnız yiyip içmedeler.
Ey kılıklarını adam akıllı bilmeyen, öğrenmeyen dur da bak onları sana nasıl anlatacağım; bir bölük insan, başlarında boynuzlar, omuzlarında ucu eğri sopalar, başlarının üstünde tahta kılıçlar, artlarında da bir müzik takımı.(7)
Heterodoks dervişler, şehir kapılarının ardında yaşayanlar için korkutucudur; çünkü onlar fethetmeye gelmişlerdir. Onlar duruşlarıyla, başka bir evrenin çağrısını götürürler şehre. Müzikleri, giysileri, halleri insanlara bu çağrıyı iletir. Şehirlerde zanaatkar ahilerin bir kısmı ve şehrin �serserileri�, rintlerle bu çağrıya cevap verir. �Sihirli evren� büyümektedir. Devlet, dervişlerin �artık çok olmaya� başladığı yerde müdahale etmek zorunda kalır. 1240 yılında, etkisi Amasya, Çorum, Tokat ve Bozok’a kadar yayılmış olan Baba İlyas’ın köyü, askerler tarafından basılır. Babai isyanı başlamıştır.
Selçuklu ordusunu defalarca yenen isyancılar, Kırşehir yakınlarında paralı Frank askerlerinin desteğiyle bozguna uğratılır ve katledilir. Heterodoks İslam ise, katliamdan canlı kurtulan Hacı Bektaş Veli’nin etrafında toplanarak devam eder.
Yüzyıllar sonra, her sene Aleviler Hacıbektaş’ta toplanıyor. Dilek dilemek için ağaçlara bezler bağlanıyor, taşlar diziliyor. Hacı Bektaş Veli’nin kendisine şahitlik etmeleri için yürüttüğü taşların bulunduğu Beştaş ve çile çekmeye çıktığı Çilehane, Hacı Bektaş Veli türbesi ziyaret ediliyor. Türbenin avlusunda ise Sivas katliamının fotoğraflarından oluşan bir sergi var. Halk ozanları Deniz’e, Ulaş’a ağıtlar yakıyor. Hacıbektaş’a ilk defa gelen bir araştırmacının, �efsanevi Latin Amerikalı devrimci gerilla önderinin, sürgünde ölen ve bir zamanlar filmleri yasak olan meşhur solcu bir yönetmenin posterlerinin, Mahzuni, Hz. Ali ve Kerbela resimleriyle beraber satılması beklenen müşteri ve ziyaretçilerinin kim olduğunu ortaya çıkarmakta�(8) diyerek yaptığı �tespit’ bir şeyi ortaya çıkarıyor. �Başka bir evren� değişerek yoluna devam ediyor. Ve bu evren, Hacıbektaş kasabasının tek caddesinde koşan çingene çocuğunu, gücün kokusunu alıp törenlerde kürsülere kümelenen devlet erkanından daha güçlü, daha gerçek kılıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder