DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİRİZ. DÜNYANIN KİRLERİNİ TEMİZLEMEK İÇİN, TÜM SÜPÜRGELER BİRLEŞİN... süpürge temizlenmek ve temizlemek isteyen tüm alınteri sahiplerine açıktır.gündem işçi,sendika ve sınıf siyasetidir.varoluşumuzun birlikteliğimizde olduğu bilinciyle,süpürgemizi en pürüssüz temizlik için büyütmeliyiz.tüm işçi sınıfı ve sektörlerin yer alacağı ama temelde çağrı merkezi sömürüsü ve kirlerini temizlik listesinin başına koymuş bulunmaktayız. kolay gelsin.

17 Kasım 2008 Pazartesi

ropörtaj


25 Eylül 2008

Telekom'un binbir yüzü

AssisTT direnişçileri, sendikalaşmayı zorunlu kılan çalışma koşullarını anlattı.

Bizim meslek "Dünyanın 4. zor mesleği" diye üstüne kalınca basarak anlattı her biri çalışma koşullarını. Bunu söylemeden anlatamadı hiç biri kendini. Ve onları dinleyince insanın şüpheye düşmesi kaçınılmaz. "Bu hayatta gerçekten 'zor meslek' diye bir şey var mı. Yoksa zor olan işkence altında zorla çalıştırılmanın kendisi mi?". "İşkence altında mı?" demeyin, direnişteki Türk Telekom'un taşeron şirketi AssisTT çağrı merkezi işçilerinin anlatımlarını okuyunca bu sözlerde bir abartı olmadığını göreceksiniz.

Türk Telekom, işçilerin iş bırakacağı duyumunu almış ve yöneticilerine bunu durdurmalarını emretmişti. Ve o gün, 31 Temmuz günü işçiler üzerinde tam bir terör estirildi. İşçiler "ya imzala ya da ..." çığlıkları altında fanuslara, odalara kapatıldılar, çalışırken üstlerine abanılıp adeta çapraz ateş altında tutuldular. Aralarında maruz kaldığı gözü dönmüş vahşet karşısında sinir krizleri geçirip hastaneye kaldırılanlar oldu. İlerleyen günlerde işten atıldılar, onlarcası dayanamıyıp istifa etti.

Sular durulmadı ama. İşten atılan sendikalı işçiler 7 Eylül'den beri Bostancı Telekom önünde direnişlerini sürdürüyor. Hakları olanı almadan geçen her gün öfkelerine öfke, dirençlerine direnç katarken kazanımla bitecek bir direnişin sınıf mücadelesi içindeki anlamlarını hep birlikte keşfederek ilerliyorlar.

Semahat Gülriz Kara. Onun bedensel engeline rağmen takım liderinin saldırısına uğradığını daha önce öğrenmiştik. Kendimizi onun yerine koyduk, sesi olmak istedik. Sağlığının giderek bozulmasından kaynaklı istifasını verdiği gün onunla görüştük. O yaşadıklarını çekinmeden İhlas Ajans kameralarına da anlattı ama yayınlanmadı. Sermayenin ilişki ağları içinde haber dolaşıma sokulmadan ortadan kaldırılsa da bu olay oldu. Onu işten atamadılar, şikayetini geri almasını istediler, almayınca bir hafta sonra eşini işten attılar. Yıldırmak için çalışma koşullarını daha da ağırlaştırdılar ve en sonu sağlık koşulları nedeniyle çalışamaz hale gelen Gülriz istifasını verip işten çıkmak zorunda kaldı. Kiraz Korkmaz 19 Ağustos'ta toplu olarak işten atılanlar arasındaydı. Bir gün öncesinde tehlikeli bir trafik kazası geçirmesine rağmen bir gün sonra işten atılmasını unutamıyor. Haksızlıklar karşısında hınçlanarak safları sıklaştırıyor. Özgür Çataltepe, o en başından beri direnişi sıkı tutanlardan. İsteği, parçası olduğu işçi sınıfına başarıyla sonuçlanacak bir direniş armağan etmek.

Ağlayarak, acılar içinde kıvranarak, buhranlar içinde nasıl çalıştıklarını anlattılar...


Senin bu direnişte durduğun nokta takım liderinin fiziksel saldırısına uğramış olman. Bunu bize anlatır mısın? Ama önce seni tanıyalım.
Semahat Gülriz Kara: Ben iki yıldır, AssisTT'den önce KRM zamanından beri Türk Telekom'un çağrı merkezinde çalışıyorum. İki yıl içerisinde belli bir süre tabiki dayandık. İlk girdiğimizde bize belli bir takım sözler verildi. Bunlar sözleşmemizde de yazıyordu. Zaman geçtikçe bu sözlerde durulmadığını gördük. Verilen sözlerin tutulacağına inandık. İlk girdiğiniz bir yerde denemeden bilemezsiniz. Sonuçta denedik ve 20 ay zam alamadığımızı gördük, haklarımızın sonuna kadar yendiğini gördük. Ve biz sustukça bizim üzerimize gelindiğini gördük. Bireysel olarak hiçbir şey yapamıyorsunuz. Çünkü baş kaldırdığınız zaman, tek başına bir şey söylediğiniz zaman kendilerini haklı çıkaracak mutlaka bir şey buluyorlar. İnsanın önüne bunu öyle bir sunuyorlarki sen susup kalıyorsun.

Çünkü gördük ki tek başına savaşılmıyor kesinlikle.

Bunun için örgütlenmeyi denedik. Ve hepimiz sendikaya üye olduk. Arkadaşlarımızı sürekli buna teşvik ettik. Çünkü gördük ki tek başına savaşılmıyor kesinlikle. Tek başına birşeyler kazanılmıyor, hep senden gidiyor. Sonrasında biz birlik olmaya başladıkça onlar bizim daha çok üzerimize gelmeye başladılar.

Olay da bu yüzden koptu. Önümüze herhangi bir şekilde işi aksatmamız halinde iş akdimizin tazminatsız son verileceğine dair saçma sapan bir kağıt koydular. O kağıt öyle bir kağıttıki, sen 10 dakika işe geç kalsan seni işten atabilir tarzında bir kağıttı. Öyle hazırlanmış bir belgeydi. Hem de vardiya saatimin bitimine iki dakika kala o kağıt benim önüme geldi. Takım liderinin bir tanesi arkamda duruyordu. İsmi Sait Murat Onay. Omzumu tuttu. "İmzala" dedi. Hattımda da abone vardı. Aboneyi göndermeye çalışıyorum. Abone zaten polemikli bir abone, çok aksi. O üzerime geldikçe kapatamıyorum da. O anda bir yandan aboneyle uğraşırken bir yandan kağıda baktığımda sadece şunu gördüm, "İş akdinizin herhangi bir sebepten...". Dedim işten mi atıyorlar, ilk korkum o oldu. Neden bu şekilde uygulama yapıyorlar. Sonra aboneyi gönderdim. Başak Hanım, kendisi önümde duruyordu.

İş aksatma gerekçesini nasıl kullandılar?
Bu 25/2-e maddesi. Yani bu "1 saatte geç kalsan, işini aksatsan seni işten atabiliriz" demek oluyor. Ama vardiyalı bir sistemde bunu yapamazsın sen. Çünkü insan burdan 16.30'da çıkıyor. Ve sabah 07.00 vardiyasına geliyor. O insan çağrıda uyudu diye ona yazılı uyarı veriliyor. Benim eşimin başına geldi aynı şey. Uyuduğu için yazılı uyarı aldı. 16.30'da biz burdan çıktık 07.00'de iş başı verildi kendisine. Çağrı da uyudu ve uyuduğu çağrı yakalanmış. Abone bağırmış, bağırmış duymamış.

Kiraz Korkmaz: Yasal olarak vardiya değişikliği 11 saat arayla yapılır. Bizim 4-5 saat geçiyor aradan. Ben gece 02.00'de çıkıyorum. 3'te yatıyorum. Sabah 8.00 vardiyası veriliyor bana.

Gülriz: Sonra takım liderime "Ben bunu neden imzalayacağım Başak Hanım" diye sordum.
- "İmzalamak zorundasın"
- "Neden zorundayım"
- "İş akdinin feshidir. Eğer imzalamazsan, kapı orda, istifanı ver, gidebilirsin" dedi.

Ondan sonra takım lideri Murat bey, elini omzuma koydu "buraya tarih, buraya imza, imzala!" dedi. Ve imzaladım. Ondan sonra ağlayarak eşimin yanına çıktım.

Aynı anda takım liderinin biri tehdit ederken diğerinin zor kullanması söz konusu o zaman.
Evet Başak hanım tehdit etti, "ya imzala ya kapı orda" dedi. Murat Bey elini omzuma koyarak zor kullandı. Bu kağıda göre "zaten atacaksınız, atarsınız" dedim ve kağıdı imzaladım.

Tüm bunlar olurken diğer çalışan arkadaşlarınızdan müdahale olmadı mı?
Aynı şekilde oldu. Ayşen arkadaşımız istifa etti. Son dönem içerisinde sağlığı bu yüzden bozuldu ve bunalıma girdi. Başak Hanım ve Murat Bey odaya çekerek kendisini "Senin borçların var, burda tek başına yaşayan bir insansın. İmzalamak zorundasın" dedi. Ve bizim "fanus" dediğimiz, camlı bir mekan vardır. O fanusta takım liderleri gelip sistemi kontrol ederler. Sadece onlara özel bir mekan orası. Oraya çekerek arkadaşımıza bu şekilde psikolojik baskı yaparak o kağıdı imzalattılar. O kız oradan çıktığı anda ağlayarak bizim yanımıza indi.

YA İMZALA YA DA CAMDAN ATLA

Başka müdahale ve tepkiler oldu mu?
Keza Adem arkadaşımıza "imzala" baskısı yapıldığında bu sefer Cevdet arkadaşımız, "Başak hanım ne bu tavır, kendinize gelin, yarın yine yüz yüze bakıcaz" şeklinde cevap verdi onlara.

Sonra ben yukarıya çıktığımda eşim bir odadaydı. Odaya kapatmışlardı, onu da. Eşimin sesi geliyordu. "İmzalamam", "İmzalamıycam" diye. En sonu "İmzalamam" dedi ve takım liderini iterek kapıyı açtı, çıktı. "İmzaladın mı sen bu kağıdı?" dedi. İmzaladığımı söyleyince "Neden imzaladın, bak ben imzalamadım, bir avukatla konuşsaydık, öyle imzalasaydın" dedi. Sonra gitti avukatı aradı. Avukat "hiç bir geçerliliği yok" deyince takım liderinin elinden kağıdı aldı, "ver" dedi "imzalayayım". Sonra "Ben aşağıya iniyorum arkadaşlar, gelen gelsin, bu kadar olmaz" dedi ve o şekilde aşağıya inildi. Eşim odadan çıktıktan sonra zaten bir arkadaşımız sinir krizi geçirerek hastaneye kaldırıldı. Çünkü takım lideri "ya imzalarsın ya da camdan atlarsın" şeklinde kıza baskı yapınca arkadaşımızın sinirleri boşaldı.

Kiraz: Evet İbrahim isimli takım liderimiz o şekilde "ya imzala ya kendini camdan aşağıya at" diye baskı yaptı.

Gülriz: Sonra bana yapılan hareketi eşim duyunca çok sinirlendi. Ki ben onu tuttum. "Sakın" dedim, "bak haklıyken, haksız duruma düşmek olmayacak. Sakın yapma". Bu olaylar oldu, ben kameralara konuştum.

İş bırakma eylemi bu şekilde mi gerçekleşti?
Bizim böyle bir kararımız yoktu, olsa bile çoğunluğu sağlayamadıktan sonra zaten yapmazdık. Sadece görüşüyorduk. Belli bir çoğunluk sağlandıktan sonra biz direnişe geçmeyi düşünüyorduk. Çoğunluğu sağlamaya da 10-15 kişi kalmıştı. Ertesi gün yapılacak bir eylem yoktu yani.

Eşim Ali de daha sonrasında bizim yanımıza geldi. "Ben arkadaşların çoğuylada konuştum, bakın burada da engelliyorum, insanlar slogan atacaklar, olay daha da büyüyecek. Bize imzaladığımız kağıtları geri verin, biz girelim" dedi. Neden çifte standart uygulanıyor? Bazılarına da gitmedi o kağıt, bazıları imzalamadı o kağıdı orda.

Sendikaya üye olanlara imzalatılmış olsa gerek...
Evet sendikalılara geldi o kağıt. Olmayanlara imzalatılmadı. Benim yanımda Tuğçe arkadaşım vardı. Ona imzalatılmadı, çünkü sendikasızdı o. Aynı zamanda Türk Telekom'da akrabaları olan insanlara o kadar baskı yapılmadı. Benim Türk Telekom'da hiç kimsem yok. Ben bunlara gözlerimle şahit oldum. Ve her şekilde eleman kayırmak mutlaka ki yapılıyor yukarda. Bir bakıyorsunuz takım liderinin sevgilisi ertesi gün yükselmiş.

Kiraz: Bir hafta geliyor, çağrı alıyor ikinci hafta bir bakmışsın takım lideri olmuş. Ve bu Ankara'da oldu.

Gülriz: Burda da var. Çok şey var. Gözlerimizle şahit oluyoruz.

Gülriz: Ertesi gün oluyor. Birim yöneticimiz Muhittin bey, Ayşegül hanım ve Murat bey beni odaya çekiyor:
- "Biz ne yaptık, sana şiddet mi uyguladık. Sen bu şekilde niye beyanat verdin."
- "Siz elinizi omzuma koymadınız mı, zorla imzalatan siz değil misiniz. Başak hanım beni tehdit etmedi mi?"
- "Ben senin dostluğuna güvenerek elimi omzuna koydum."
- "Biliyorsun ben sana zarar verecek hiçbir şey yapmam, ben seni çok seviyorum."

Kiraz:Nasıl çeviriyorlar, duruma bakar mısınız?

Gülriz: Muhittin bey, "Sen yarın bu kişiyle çalışmak istiyor musun" dedi.
- "Elbetteki istiyorum, çünkü buna ihtiyacım var ve ihtiyacım olduğu için ben sömürülüyorum. Bu insanlara siz bu ortamı hazırladınız, insanlar zaten patlıyacak yer arıyordu. Bu şekilde muamele ederek, zorla bir şeyler yaptırarak siz zemin hazırladınız" deyince,
- "Şikayetini geri almayacak mısın?" diye sordular. Almayacağımı söyleyince de ertesi hafta eşim işten atıldı.

Kiraz: Ankara'daki yönetim bu şekilde değil ama. Biz yönetimle sorun yaşıyoruz.

Doktorum, "Stresten tamamen uzak duracaksın, çağrı merkezinde çalışmayacaksın" diyor.

Daha çok yönetimden şikayet ediyorsunuz. Bunu biraz daha açar mısın? İçerdeki çalışma sistemini biraz anlatır mısın?
Gülriz: Otoriter, son derece otoriter ve çok baskı uygulayan bir yönetim. Bazı insanları tenzih ediyorum. Takım liderlerimiz içinde gerçekten iyi olanlar da var, şimdi haklarını yemek olmaz. İsimlerini vermeyelim onlarında ayaklarını kaydırırlar, zaten kendilerini biliyor onlar. Şu son dönem benim takım liderim değişti. Bana karşı çok anlayışlı oldu. Olaylardan sonra zaten çok strese girdim. Stresten dolayı çenemin altında, kulak arkamda beze çıktı. Bunlar tehlikeli. Doktor kansere çevrilebileceğini söylüyor. "Stresten tamamen uzak duracaksın, çağrı merkezinde çalışmayacaksın" diyor. Psikolojim bu olaylardan dolayı tamamen bertaraf oldu. Onların dışında bir örnek vereyim size, bu kulak ağrısıyla en zor vardiyada çalıştırıldım. Cuma günü 21 kişi 21.30'dan sonra gittiler. 21.30 vardiyalarıydı. 2 kişi hatta kaldık. Hatların yoğunluğu inanılmaz derecede arttı.

Kiraz: Ve bilinçli bir şekilde o vardiya veriliyor. Caydırma politikası.

Gülriz: Ve ben şu şekildeyim. (Başının nasıl öne düştüğünü göstererek) Böyle çağrı alıyorum. Artık dayanamadım. Gözlerimden yaşlar geliyor. Takım liderimiz sağ olsun gerçekten "Gülriz bak dinlendiricem seni ne olursun azıcık daha dayan. Ben vardiya çağırıcam" dedi. Telefon etti, bir şeyler yapmaya çalıştı. Yanıma çay getiriyor, kız çok endişelendi. Yani gerçekten böyle insanlar da var ama bunun dışında aynı durumda olduğum bir başka gün, başka bir takım lideri "ne kadar kötü olursan doktora git, gidemiyorsan rapor alma" dedi. Ben ha deyince burdan çıkıp hastaneye gidebilecek tarzda bir insan değilim. Şirket doktorumuz sağ olsun, gönderiyor. O olmadığı zaman burda zorla çağrı almak zorunda bırakılıyoruz.

Takım liderleri ne tür işlerden sorumlular?
Sadece bizim performanslarımızı değerlendirip bir üst birime rapor ediyorlar. Bazıları gerçekten geziyor, ilgileniyor. Bazıları da bilgisayarın başına oturuyor, internette chat yapıyor ve bizim performans primlerimizi yukarıya raporluyor.

KANKA OLMAK

Takım lideri nasıl olunuyor?
Kiraz: Yağcılık yaptığın zaman olay bitiyor. Siz haklısınız deyin, onların dediklerini yapın, sağa dön deyince sağa, sola dön deyince sola dön, olay bu.

Gülriz: Gerçekten hakkıyla, bileğinin gücüyle ve performansıyla gelen bir ya da iki kişi vardır burda. Bunu biliyorum. Bunun dışında bizde "kanka olmak" diye bir deyim vardır. Kim kimin kankasıysa o bir yerlere gelir. Kim kimin nişanlısıysa ya da sevgilisiyse o bir yerlere gelir. Ya da kim Türk Telekom'da en üst düzeyde tanıdığı varsa o da bir yerlere gelir. Örnek veriyorum size. Bizim bir arkadaşımız vardı. Üst düzey yöneticilerimizden Paul Doany'le kızın bir akrabalığı olduğu için Gayrettepe Telekom Müdürlü'ğüne gitti, şimdi orada çalışıyor. "Biz niye gidemiyoruz" dediğimde takım liderim aynen şunu söylüyor. "Sen de torpilini bul, sen de git" dedi.

İş bırakma günü burası hiç etkilendi mi?
Gülriz: Çağrıları Ankara'ya aktardılar. Çünkü Ankara bize tam destek veremedi. Onların sendikal faliyetlerden dolayı devam eden bir mahkemeleri var. Türk Telekom temize gitmişti. Mahkemeden dolayı onlar geri planda durmak zorunda kaldılar.

Bize servisçilerimizden çok destek vardı. Aşağıda imzaladığımız kağıtları almayı topluca beklediğimiz sırada servis şöförleri, "Biz arkanızdayız" diyerek demirlerin arkasından bize destek verdiler ve servisleri kaldırmadılar.

Daha önceki ilişkilerinizden kaynaklı sizin hangi koşullarda çalıştığınızı bildikleri için yanınızda yer almış olmalılar.
Evet. Çünkü benim servise ne durumda bindiğimi biliyorlar. Akşam ne kadar bertaraf bir şekilde bindiğimi, sinir-stres olduğumu görüyorlar. O kadar doluyorsunuz ki akşam vardiya bitiminde ağlayarak binen arkadaşlarımız oluyor. Çünkü çağrı merkezi çalışanı olmak çok zor bir meslek. Benim annem bankacıdır. Bana "Bankacılık da zor bir meslek ama senin mesleğini gördükten sonra ben bankacı olduğuma şükrediyorum" diyor.

Kiraz: Dünyanın 4. zor mesleği. Çok zor bir meslek. Ama Ankara'da bu tür proplemler olmuyor. Çünkü tamamen yönetimden kaynaklı. Buranın sorunu kesinlikle yönetimden kaynaklı.

Ankara'da da sendikalaşma çalışması var ve orada da sendikal örgütlenmeyi tasfiye etmeye çalışıyorlar.
Kiraz: Sendikalaşma var, hakkımızı alabilmek için bir sendikalaşma var. Oradan gelenler buranın yönetimindekiler gibi değil, orası daha rahat.

Gülriz: Zaten buradaki çıkarmalar da ondan. Çünkü biz bir çoğunluğu elde ettik ve işten atmalarla bu çoğunluğu bertaraf ederek göz korkuttular. Göz korkutunca da sendikaya güven biraz sarsıldı. Çünkü korkan arkadaşlarımız da çok. İnanın işten çıkarılan arkadaşlarımızın bir tanesinin daha çocuğu sütten kesilmemişti. Ve adam oturup önümde hüngür hüngür ağladı. İki tane çocuğu var adamın. Eylem suçunda bile bulunmamış bir insan. Ama onun bile ipini çektiler. Sonuçta gözdağı. Neden? Çünkü "bak işte evli, çocuklu adamlara acımıyoruz, size hiç acımayız". Vermek istedikleri gözdağı aynen buydu. Onu da çok güzel başardılar. Bir de ondan sonra bir parmak bal çaldılar insanların ağzına, yüzde 10 zam verdiler.

SENDİKANIN ADINI DUYUNCA

Kiraz: Ve şu an nasıl davranıyorlar biliyormusunuz insanlara. İnsan gibi davranmayı, insan olmayı öğrendiler. Geçerken selam bile vermeyen yöneticiler, supervizörler sayemizde hem zam aldılar hem de insan olmayı öğrendiler.

Bu iş böyle. Sendikalaşmanın adını duyunca nasıl değişiyorlar bir de sendika gelse nasıl olacak değil mi?
Gülriz: 1. katta hala yok. 118 servisini de bu kata indirdiler. Artık 118 de 1. katta çağrı alıyor. Ve 118 servisindeki arkadaşlar "ya siz 1. katta nasıl, ne biçim bir baskı altında çalışıyorsunuz" dedi bize.

Özelleştirmeden önceki zamanlarda 118 servisinin de örgütlenme girişimleri oldu, çalışma şartları yansıdı...
Evet. Ben açıkçası onların düşündüklerinin ne 444 0 375 yani ADSL destek ne de 444 1 444 olduğunu düşünüyorum. Onlar sadece 118'i düşünüyorlar. Bir de o zaman sadece 118 vardı. Şu anda 118'in o eski personelini artık temizlediler. Müdürlüklere alındı, farklı yerlere gönderildi ki bizim içimizde bulundurulmamaları için diye düşünüyorum.

Kiraz: Bakın bizim olay şöyle gelişti. Olay 30'unda patladı. Ama bizi 20 gün sonra işten çıkardılar. Bu beni düşündürüyor, niye bir hafta içinde çıkarmadılar da 20 gün sonra çıkardılar.

Gülriz: Ve bizim sözcülerimiz seçilip onlarla bir gün sonra toplantıya oturuldu. Toplantıda iş garantisi verildi. "Hiçbirinizi işten çıkarmayacağız, ücretlerinize zam yapıcaz, her şey düzelecek" diye. Bence bir sükünete bağlanması beklendi. Olayların biraz soğuması beklendi. Ve arkadaşlar gizli kapaklı işten atıldılar.

Bundan sonrası için işten atma sinyali var mı?
Fazla rapor alan arkadaşlarımızı gönderiyorlar.

Fazla rapor almanın kıstası ne?
Bir yıllık çalışma süresi içinde 60 günü geçmesi. Mesela ben bileğimin üstüne düşüp sakatladığım için bir daha gelemedim. Rapor aldım. Yani başınıza yukardan bir saksı düşse bir kazaya uğrasanız burada 60 günden fazla rapor varsa iş sözleşmenize son verilir. Ki devletin verdiği bir rapor ve devlet hastaneleri öyle sıkı ki senin hiçbir şeyin yoksa sana zaten rapor yazmıyor.

TAŞERON İŞÇİ OLUNCA

AssisTT ismini biz ilk Telekom işçilerinin grevi sırasında duymuştuk. Gelecek açısından sendikasızlaştırma riskinin olacağı yer diye düşünüyorlardı. Sizin direnişiniz bu bakımdan da gerçekten çok anlamlı oldu.
Gülriz: Ben yönetimdekilerin kesinlikle profesyonel olduklarını düşünmüyorum. En profesyonel olarak çalışanların agent olduklarını düşünüyorum. Biz 60 günlük kocaman bir grev atlattık. Ve Türk Telekom'un ön yüzü olduğumuz için her türlü problemle karşılaştık. Arızası giderilmeyen adam direkt küfürle bize geliyordu. Ve biz her şeyi sineye çektik, sabrettik. 60 günlük grevi Türk Telekom bizim sayemizde aştı.

Geriye baktığınızda grev zamanı çalışmanın iyi bir şey olmadığını düşünüyor musunuz?
O dönem de bir çok şeyin faturası bize kesildi. Sonra "çok emek sarfettiğiniz için alın size 200 milyon" diyerek bize 200 milyon vermişlerdi. Çocuğa cep harçlığı...

Özgür Çataltepe: Grev süresinde de Türk Telekom yetki almasın diye bizde 1500 kişiyi Telekom personeli olarak gösterip ardından da tekrar AssisTT'e geçirdiler. Haberimiz olmadan. Şu anda bunun davası sürüyor.

Gülriz: Biz burada her türlü kullanılıyoruz.

Özgür Çataltepe: Hukuki açıdan biz davamızı açtık. Biz direkt Türk Telekom personeli sayılıp sendikal haklardan yararlanıcaz.

Kiraz: Bu kadar açıktan bu kadar rahat davranmaları bile normal değil.

İNSANCA ÇALIŞMA HAKKI İSTİYORUZ

Bu kadar rahat ve saldırgan olmaları devlet destekli olmalarından. Bir de özelleştirme politikasıyla da alakalı.
Özgür Çataltepe: Geçen gün önümüzden Genel Müdür geçerken "Siz sendikaya çok karşısınız heralde" dedim. "Ee tabi karşıyız ya" dedi. Bari bunu söyleme "hayır canım yasal hakkınız" falan de, sen gene engelle yani demi...

Kiraz: Bizim hakkımız, hukuken hakkımız bu.

Gülriz: Biz sadece adalet istiyoruz. İnsanca çalışma hakkı istiyoruz ya! İnsanca çalıştırılmıyoruz. Robotlaştırılıyoruz. Biz robot değiliz.

İçerdeki örgütlenmenin belini kırmak, insanları korkutmak için bu eyleme zorlamış olabilirler. (Bu bilinçli bir politika, çok da yaptıkları bir şey. Güçlenmeden zamanında önünü kesmek. Hep böyle yapıyorlar. Novamedi biliyorsunuzdur. Orada da daha hiç sözleşme yapmadan öyle bir punduna getirmişlerki sendikalı işçiler grev istemediği halde sendikasız çoğunluğun sayısını artırıp zorla greve çıkarmış patronlar. Çok yakın bir örnek bu.)

Özgür-Gülriz: Biz de böyle algılıyoruz zaten.

Gülriz: Keza Yörsan'da da aynı şey oldu.

Kiraz: Ama bu bu şekilde kalmayacak. Biz bunun mücadelesini her şekilde vericez. Kesinlikle bu şekilde kalmayacak.

Özgür: Bizim kendi sınıfımız adına direncimiz çok önemli. Bu başarısız halkaya bir tane daha ekleyip, Ankara ve İstanbul'da toplam 1500 olan kadroya böyle kötü bir iz bırakmak istemiyoruz. Dolayısıyla bizim burda direnmemiz, kazanmamız önemli. Yüzde 10 zam alındı. Primler yükseldi vs. Cüzi bir yükseliş ama, bu insanların maaşlarının daha yükselmesini, içerdeki baskıların yok olmasını ve örgütlülüklerini şirkete ve herkese göstermemiz gerekiyor. Yani örgütlü olarak neyin kazanılabileceğini göstermek istiyoruz. Mesela yüzde 10 zam yapıldı. Ben diyorumki arkadaşlara, "biz yüzde 10'luk direndiğimiz için" bu kadar zam yapıldı. Dolayısıyla nereden bakıldığı önemli. Siz burada sadece kazanıp, haklarınızı savunmak açısından bakıyorsanız, eyvallah o da bir noktaya kadar önemli. Ama önemli olan bu 1500 kişiye sınıf mücadelesinin ne kadar önemli ve katkı sağlayacak bir şey olduğunu göstermek gerekiyor.

 

Hiç yorum yok:

Blog Listem

  • MARKS'TAN ÖĞRENİYORUM - MARKS VE LENİN'DEN DİN İLE İLGİLİ DEMEÇLER...Marksa Göre Din ve Yabancılaşma [Erdoğan Ahmet] Marks dinle ilgili sosyal şartların sebep olduğu yabancılaşmad...
    14 yıl önce

DİRENİŞ

DİRENİŞ
AÇLIK GREVİNİN 1.GÜNÜ

Katkıda bulunanlar

TEMİZLİĞE HOŞGELDİNİZ.

"İçinde yaşadığımız şehirler ölümün okullarıdır,çünkü gayri insanidirler.bu şehirlerin herbiri uğultunun ve leş kokusunun kesiştiği kavşaklar halini almıştır.herbiri binalardan oluşan bir kaos olmuştur.bu şehirlerin içine milyonlarcamız yığılarak,yaşama nedenimizi yitirmekteyiz.biz çaresiz,bahtsızlar..."

büyük temizlik başlayacak...
ruhunuzu vitrinlerden kaçırın,özgürleştirin ve temizlenin.
değiştireceğimiz koskoca bir dünya var...
Powered By Blogger

DİRENİŞ

DİRENİŞ
GÜNEŞİMİZ...

YENİ YILDAN BEKLENTİLERİNİZ

Etiketler

İzleyiciler

FİLMLER

  • 15-16 HAZİRAN
  • AMELİE
  • AMERICAN GANGSTER
  • EKMEK VE GÜLLER
  • FIGHT CLUB
  • GERMİNAL
  • JESSE JAMES
  • LEON
  • REZERVUAR KÖPEKLERİ
  • V FOR VENDETTA
  • ÖLÜM GEÇİRMEZ